14 Haziran 2009 Pazar

bir öss daha geçti

bugün öss de otururken bir kez daha anladım ki, bu memleketin en önemli sorunu ne sağlık, ne eğitim, ne de ekonomi. en önemli sorunumuz; nüfus. ekonominin, sağlık sisteminin, eğitimin sorunlarının bi çoğu bu kadar kalabalık olmamızdan kaynaklanıyor. o kadar kalabalığız ki hiç bi şeyi adam gibi yapamıyoruz. o kadar kalabalığız ki, her isteyene üniversite eğitimi veremiyoruz. bi seçme yapmamız gerekiyor. başka çare bulamıyoruz. bu seçme işi nice insana ekmek kapısına dönüşüyor; dershaneler, özel dersler öyle sağlam bi sektör ki artık, çocuğun gittiği okuldan daha önemli olabiliyor çoğu zaman. tabi bu durum aile ekonomisini alt üst ediyor.
neyse efenim burada bunca yıldır sınav ortamlarında bizzat bulunmuş bi kişi olarak sınava girenlerin profilinden bahsetmek istiyorum. sınava girenlere ösym terminolojisinde "üniversite adayı" adı veriliyor. işbu yazıda kendilerinden aday olarak bahsedilecektir.
adayları tiplerine göre bir kaç grupta toplayabiliriz:

beslenmeye gelenler:
boğazına düşkün bu adaylar yanlarında bolca çikolata, şeker, bisküvi, kola vb. yiyecek içeçek getirirler. hatta bazıları anneciğinin sabah haşladığı yumurta ve patatesi kapıda güvenlikte bırakmak zorunda olduğundan binanın kantinine uğrayıp bi karışık tost yaptırmak zorunda kalmıştır. bu davranışın arkasında "benim miğdem kaynıyo da", "şekerim düşünce bi tane atiym dedim", "çikolata kafa çalıştırıyormuş" gibi türlü gerekçeler yatmaktadır. bu tiplerin beceriklilerinin içlerinden "keşke sınava piknik tüpü sokabilseydik. bi menemen bilemedin bi omlet yapıp yiyebilseydim" diye geçirdiklerini düşünmekteyim.

salınmaya, etrafı süzmeye gelenler:
bu adaylar genellikle diğer adaylar salona çoktan girmiş, yerlerine oturup, cevap kağıdına adını soyadını yazıp imzasını atmış sınav süresinin başlamasını beklemekteyken salına salına gelirler. bazıları yerine oturunca sınava giriş belgesini dışarda beklemekte olan ana babasında unuttuğunu fark edip aşağıya inme talebinde bulunur. en temel özellikleri sınav boyunca sık sık sınav salonunu, görevlileri, diğer adayların neler giydiklerini filan süzmeleridir. sınav çıkışı "yani var yaaa bu seneki sorular kadar kazığını görmedim" şeklinde beyanatları olur. sınava en az üçüncü kez girmekte olduklarından bu tarz geçmiş senelerin sorularıyla karşılaştırma cümlelerinin onların ağzından çıkması pek yadırganmaz. ancak bu gibi cümleleri ilk girdikleri sene de sarf ettiklerinden bu adayları yakinen tanıyanlar bu cümlenin deneyimden kaynaklanmadıının farkındadır. bu adayların sınavı en az 3 kez deneyimlemiş olmalarının kendilerince çok haklı bir takım sebepleri vardır:
(a) kaydırma yapma: (insan her sene mi kaydırır arkadaş?) gaydırı gupbak cemile tipli bu adaylar sağa sola fazlaca bakınıp dikkatlerini sınav kağıdına veremediklerinden mi yoksa soruları atlaya atlaya okuyup sırayla çözmediklerinden midir bilinmez her sene kaydırma yaparlar.
(b) puanların yükselmesi (ya da katsayıların düşmesi):
bu birbirleriyle ters ilişkili iki şey bu işten pek anlamayan ebeveyn sahibi adaylar için bulunmaz mazerettir. hiç bir mantıksal temele dayanmayan bu iddia sadece olayı idrak edememiş kişilere anlatılır. hatta "anne tilbenur'u biliyosun, ne kadar çok çalışıyodu ama o da kazanamadı katsayılar yükselinceea" gibi çeşitli örneklerle pekiştirilerek ebeveyninin iyice ikna olması sağlarlar. eğer aday kendisi de olayı pek idrak edememişse bu lafa yürekten inanır. "nalet olsun şu katsayılara yahut puanların yükselişine" diyerek başını duvarlara vurur. başından aldığı darbeler bir sonraki sene puanların yükseldiği sanrısını kuvvetlendirecektir. Oysa ki işin özü nedir? Her sene x kişi mi üniversiteyi kazanıyor? önemli olan o x kişiden biri olabilmek yani en yüksek puanı alan ve en doğru tercihi yapan x kişiden biri olmaktır mesele. puanlar düşse de sayı x tir, yükselse de x tir. aynı şekilde katsayılar kaç olursa olsun bu sayı x tir. değişmez.

odaklanıp efendi gibi soruları cevaplayanlar:
genellikle yepyeni silgi kalemtraş kalem ya da sınav kalemi denen ucu kütük gibi olan kalemlerden getirirler. dikkatli gözler bu adayların silginin ambalajını sınav salonunda açtıklarına tanık olabilirler. bu adaylar sınav boyu başını kaldırmadan kitapçığın içinde kaybolur giderler. kimileri tırnak, şeytan tırnağı, parmakların ölü derileri, silginin kağıdı, kalem arkası vs. kemirir. bazıları sınavdan "kesin bilkent bilgisayara burslu giriyorum" ya da "odtü mimarlıktayım", "boğaziçi endüstri müh.e kapağı attım" şeklinde güle oynaya çıkar. çok emin olamayan bazılarıysa "bilemiyorum ki yaptım ama hacettepe ingilizce tıp gelmezse türkçesi gelir heralde" gibi ikircikli açıklamalar yapar. bunların geleceğin başarılı kadın ve erkekleri arasında yer alacağını, memleketin bu evlatlar sayesinde ilerleyeceğini düşünürsünüz. gidip bu gençlerin alınlarından öpesiniz gelir. fakat bu kesimde bazıları vardır ki gözlerinden hırs parlamaları geçer, başarma isteği son derece bencil duygularla törpülenmiş, "burda olmazsa bi şekilde birilerinin ayağını kaydırırım" temalı düşünceleri de barındırabileceklerini düşünür ürkersiniz.

oflayıp puflamaya gelenler:
feleğin sillesini sadece kendisinin yediğini düşünen adaylardır. bu memlekette yıllardır tüm gençlerin bu sınava tabi olduğu gerçeğini kabul edememiş, içindeki isyanla kendi kendini yiyip bitirmiş ya da bitirecek çocuklardır bunlar. -yanlış anlaşılmasın öğrenilmiş çaresizlikle herşeye boyun eğilsin, herşey kabul edilip herkese el pençe divan durulsun diyenlerden değilim. amma velakin insan olaylara zekice bakmalı, kurtlar sofrasında hayatını nasıl idame ettirmek için mücadele edebilmelidir kanımca.- neyse efendim bu adaylar her sayfa çevirişlerinde, her yeni soru okuyuşlarında, saate her bakışlarına oflayıp puflarlar. kibar olanlarıysa üfleyip püflerler. bıkmışlık, çaresizlik, isyan ve karamsarlık dolu bakışlarını görünce hayatlarının hiçbir aşamasında mutlu olamayacakları hissine kapılırsınız. piyango vursa bile mutlu olamacayağını düşünüp hüzünlenirsiniz.

kelli felli babam yaşında tipler:
bi sürü sebebi vardır bu amca ya da teyzelerin sınava girmesinin; örneğin evladıyla aynı sene sınava girip o psikolojiyi paylaşmış görünme gibi. empati duygusu fazla gelişmemiş bireyler için en azından böylesi fiziksel bir analoji elbette takdir edilesidir. ama evladın yaşadığını ana baba sınava girince yaşamış olur mu sizce? zaten iş güç sahibi evli barklı insan olan ana babanın kaybedeceği ne vardır ki? kaybetme korkusu olmadığı sürece evladın yaşadıklarını anlamakta pek mümkün olmayacaktır. sınav sabahı evdeki trafik ve gerginliği artırmaktan başka hiç bi işe yaramaz yaptıkları. bu kategorideki adayların iddia sonucu sınava girenleri de vardır. onun dışında gerçekten azmedip 50sinden sonra açık öğretim de olsa okumak isteyen kesim vardır ki onlara gülmeniz mi ağlamanız mı gerekir bilemezsiniz. bunlar hayatlarında çoktan seçmeli bir sınava girmemiş hatta bırakın doldurmayı optik form görmemiş insanlardır. [Örneğin teyzeciğimin sınava(öss değil ehliyet sınavıydı ama) günler kala sınavdaki optik formda seçenekleri karalayarak işaretleme yapacağını öğrenmesi hayatının en önemli gelişmelerinden biri olmuştu. zavallım sınavda evde kendi kendine çalışırken yaptığı gibi boş bir kağıda 1-a 2-c 3-e gibi yazacağını sanmaktaydı.]

ana kuzuları:
bu tip adaylar minimum 17 yaşında da olsa, salona girince yerine oturmadan pencereye koşup aşağıda bekleyen anneciğine el sallar, yerine oturunca babanneciğinin okuduğu pirinci bi kaç damla suyla mideye indirirler. onlara anne şefkati veresiniz gelir, sınav süresince gidip bi kaç kez saçlarını okşarsanız 5 ila 15 arası daha yüksek puan almalarını sağlayabilirsiniz.

sanırım bi kaç kategori daha oluşturulabilir aday profilleri için ama bu senelik en azından şimdilik bu kadarı yetiversin deyip işime dönmek istiyorum. hatta önümüzde kpss var. kpss'nin daha zengin aday profiline sahip olduğu düşünülürse temmuzda bu konuya tekrar döneriz diyorum, öpüyorum.

3 yorum:

  1. KPSS'ye giriyorum. Yanıma sadece su alırım, çok kullanmam. Çikolatamı önceden yerim. :)
    Arkadaşa babaannesi okunmuş salatalık vermiş. Kız diyor ki "salatalık midemi bozuyor. Yesem wc den çıkamayacağım, yemesem kadının duaları tutuyor. Ben de yarısını yedim"
    Böyleleri de var:)

    YanıtlaSil
  2. Slm arkadaşım, bloguna Türk Kadın Blog yazarları platformunda rastladım. Merak edip blogunu gezerken bu yazın ilgimi çekti. Benim kzımda 1 hafta sonra sınava girecek ve ona bu yazınızı mutlaka okutucam. Benim kızımda böyle şeylere çok gülen, çok kafa bir kızdır. Geçen dershane öğretmeniyle böyle bir muhabbetleri olmuş, bana anlattı baya bi güldük.Kızım bende sana pirinç falan okutayım bari dedimde krize girdi çocuk.

    YanıtlaSil
  3. kızına başarılar diliyorum sevkutcum. Yine beklerim.

    YanıtlaSil

bu yazıyla ilgili diyecek bi şeyin varsa çekinme buyur, içine atma, hastalık bulursun sonra benden söylemesi: