25 Kasım 2010 Perşembe

küfür etmek

küfür nedir? ne değildir? sorusunun cevabı değişik toplumlara göre farklılıklar göstermektedir. hatta aynı topluluk içinde bile neyin küfür olduğu neyin küfür olmadığı konusunda derin tartışmalar mevcuttur. Örneğin toplumumuzdaki yaygın kanıya göre; kimseler kendilerine bi hayvan ismiyle seslenildiğinde kendilerini hakarete uğramış sayarlarken, baba ya da anneleri hayvan olarak nitelendirildiğinde küfre uğradıklarını iddia etmektedirler. Misal "eşşek herif" dediğiniz kimse bu hitabınızı yalnızca bir hakaret olarak almakta aynı şahsa "seni eşşoğlu eşşek" dediğinizde "lan sen bana nasıl küfredersin" biçiminde hesap sormaktadır.

küfür adı verilen ve nerede başlayıp nerede bittiği belli olmayan bu kelime ve kelime grupları günlük hayatımızda sıkça karşımıza çıkar. 7den 70e, her kesimden ve her cinsiyetten insanın küfrettiğine tanık oluruz. ayrıca gizli küfürcüler dediğimiz ve küfürlerine tanık olamadığımız bir kesim de mevcuttur. her küfrün sınırları farklı olduğu gibi her bireyin de küfürleri farklıdır elbet.

küfür ademden beri insanoğlunun evrimine eşlik etmekte, biçim değiştirerek her dönem onun yanında yer almaktadır. adem ve havvanın daha cennetten kovulmadan önce bile kızgınlık anlarında küfürleştiklerine ilişkin rivayetler mevcuttur. peki nedir bu küfrün hala hayatta kalabilmesinin sebebi?

öncelikle hepimizin hemen aklına gelebilecek gerçek; sınırlı dozajdaki küfür sizi ruhen rahatlabilir: çok kızgınsanız ve öfkenizi karşılamaya sıradan sözler yetersiz kalıyorsa, ruhunuzun yelpazesi küfürün ta kendisidir (bakınız zekeriya beyazın magazin programlarındaki söylemleri). ilgili literatür incelendiğinde günde 1 ila 3 kez arasında küfür eden insanların hiç küfür etmeyen insanlara göre daha serin ruhlara sahip oldukları hatta kendilerini cool olarak tanımladıkları görülecektir.

ancak dikkat edilmesi gereken bir nokta vardır; küfür yüzünden kötü bi insan olma yolunda ilerleyebilirsiniz. ağzımızdan çıkanlar bi süre sonra bizim düşünce ve davranışlarımızı şekillendirebilirler. yapılan araştırmalar göstermektedir ki; arabayla sakin sakin yol alırken biraz ilerde sağda parkemiş gibi duran bi aracın kaptanı ya da kaptaniyesi zart diye önüne atıldığında "hay senin ağzına s.çiyim o./o. çocuğu" biçiminde küfür eden kimseler, bi süre (1 yıl içinde)sonra s.çmak için tuvalet yerine kaptan yahut kaptaniye ağzı aramaktadırlar. işte bu insanların yaşlılıkları hiç çekilmez.

evet programımızın sonuna geldiğimiz bu saniyelerde küfürün dozajını iyi ayarlayın, sevin sevilin diyoruz, öpüyoruz.

24 Kasım 2010 Çarşamba

öğretmenim canım benim canım benim

öğretmenler günümüz kutlu olsun!


bu da gogıl amcanın öğretmenler gününe bakışı. ne amaçla koyduklarını bilmesen öğretmenler günü için yaptıklarını anlayamazsın. hediyeye indirgenmiş gibi. daha yaratıcı ve anlamlı çalışmalar bekliyorum kendisinden.

22 Kasım 2010 Pazartesi

garibim ama gerçeğin ta kendisiyim.

grip aşısını bilirsiniz, ben hiç yaptırmadım ondan. ama garip aşısı çıksa garipsenmekten kurtulmak için yaptırıcam. "iyi kadın da biraz garip/amma cinsmiş/çeşit bi insan" şeklindeki yorumlardan korunmak için yani. burdan isviçreli bilim adamlarına, isveçli çamaşır makinesi üreticilerine, fin annelere, danimarkalı pediatristlere, izlandalı diş hekimlerine, norveçli balıkçılara ve yayık yüzlü eskimolara sesleniyorum: "neden özellikle sizlere seslendiğimin farkında değilim ama en önemli ortak noktanız olan hepinizin benden daha kuzeyli olmasına içten içe bozuluyorum. güçlerinizi birleştirip bir kooperatif kurup adına 'garip aşısını bulalım, bulduralım' koymazsanız sütümü size helal etmem. eğer bu aşının bulunumunda katkınız olmazsa size verdiğim emekler haram zıkkım olsun, soğuktan çakıldaklarınız
donsun, hepiniz geberin pislikler".

bi de başucu sürahisi var, boğaz kaşıntısı var ve çekim yasası var. ha bunlar ne/şimdi nağlakası var? diyenlere sesleniyorum, arkadaşım garip aşısı vardı da ben mi yaptırmadım? yok işte. yok yok yoKKKKKKKK. benim gibi sakin bi insanı bile sinirlendirip bağırttınız ya, aşkolsun size. yazımın her paragrafında birilerine seslenmek ve dahi bağırmak zorunda kalışım zoruma gidiyor. tıpkı geçen yıl grip aşısı yaptıran dövlet böyüklerim gibi öfkeme hakim olamıyor, sinirli sinirli bağırıp çağırıyorum. eğer kalbinizi kırdıysam affola. bi aşı için kalbinizi kırdığıma deymez biliyorum. sözlerime son verirken sizleri bülbül koçaklamasıyla başbaşa bırakıyorum:
"garip garip ötme bülbül. beni benden alma bülbül. alma bülbül, alma bülbül. beni derde salma bülbül"

8 Kasım 2010 Pazartesi

lider dediğin...

10 kasıma az kala tekrar hatırlatasım geldi: